Sena, Türkiye’de hemen hemen her gün gazetelerde yer alan kadın cinayetlerine kurban gitme tehlikesini en yakından hissedenlerden biri. 24 yaşındaki Sena, yaşadığı zorlukları ve mücadeleleri sosyal medyada paylaşarak, hem kendisini hem de diğer kadınları güçlendirmek için bir adım atıyor. Ancak Sena, yaşadığı deneyimlerin kadın cinayeti kategorisine girmesini istemiyor. "Benim hikayem, ancak bu durumun sona ermesi için bir farkındalık yaratabilir," diyor. Sena’nın sesi, sadece kendisine değil, binlerce kadına da ulaşıyor.
Sena, çocukluğundan bu yana kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş bir kadın. Ailesinin maddi sıkıntılarından dolayı erken yaşta çalışmaya başlayan Sena, ilerleyen yıllarda kendi ayaklı ayakları üzerinde durmayı başardı. Ancak, hayatının dönüm noktaları arasında yaşadığı bir ilişki, onun için felaketle sonuçlandı. Cinsiyet eşitsizliği ve erkek egemen bir toplumda büyümenin verdiği korkular, onu psikolojik şiddetin pençesine düşürdü. İlgi ve sevgi zannederek çektiği sıkıntılar, bir süre sonra fiziksel şiddete dönüşmeye başladı. "Aileme ve çevreme korktuğum için bir şey söyleyemedim. Ne yapacağımı bilemedim," diyor.
Sena, uzun bir süre boyunca yaşadıklarını içinde sakladı. Ancak bir noktada, yaşadığı acılar ve baskının gündelik hayatını nasıl etkilediğini fark etti. Sürekli bir korku ve gerilim içinde yaşarken, kadın cinayetlerinin toplumda yaygın olduğuna dikkat çekmek, kendi hikayesini paylaşmak gerektiğini anladı. Bu bağlamda, kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla sosyal medya platformlarında #KadınCinayetiDeğilFarkındalık kampanyasını başlattı. "Herkesin dikkatini çekmek istiyorum; bu olaylar sadece istatistik değil, arkasında insan hikayeleri var," açıkladı.
Sena'nın paylaşımında, yaşadığı olayları açık bir dille anlatıyor. Kadın cinayetlerinin sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da travmatik etkiler yarattığını belirtiyor. "Ben kendimi kadın cinayeti mağduru olarak görmüyorum. Ben durumu aşmak ve bunu uygulamaya geçmek istiyorum," diyor. Bu bağlamda, kendini güçlendirmek için başlattığı sosyal medya hareketi, birçok kadın tarafından destek buldu. Gördüğü yoğun ilgi sonucunda, bu konularla ilgili seminerler düzenlemeye ve yerel kadın dernekleriyle iş birliği yapmaya başladı.
Sena’nın bu çabaları, hem kendisine hem de diğer kadınlara ışık tutuyor. Kadınların yaşadıkları korkuları, içsel travmaları ve mücadelelerini paylaşarak, birbirleriyle güçlü bir dayanışma oluşturma arayışında. "Sesimi duyan kadınlar bana yazıyor ve ‘Sana ben de katılıyorum,’ diyorlar. Ben yalnız değilim, yalnız olmadığımızı anlamak önemli," diyor.
Bu süreçte, Sena’nın en büyük hedeflerinden biri, toplumun kadına bakış açısını değiştirmek. “Kadın cinayetleri bir anlama ya da farkındalık sorunu değil, acımasız bir realite. Bizlerin sesi olmalı,” diyor. Buradan hareketle, kendi hikayesini izleyicileriyle paylaşarak, bu duruma karşı bir duruş sergilemeyi amaçlıyor. Amacı, kadın cinayetlerinin sadece istatistiksel bir veri olmaktan çıkarılıp, arkasında gizli olan yaşanmışlıklarının gündeme gelmesini sağlamak.
Sena, bu farkındalık kampanyasının yanı sıra, tutkum oldu ama asla yalnız yürümeyeceğim dediği konularda çalışmayı sürdürüyor. Blog yazıları oluşturuyor, video içerikler hazırlıyor ve kadın meselelerine dair röportajlar yaparak toplumsal mücadeleye katkı sunuyor. "Korkmayın, sesinizi duyurun" mesajıyla kadınları harekete geçmeye çağırıyor.
Şimdi, Sena'nın öyküsü daha fazla kişi tarafından biliniyor, daha fazla kadın onunla empati kurabiliyor. Onun hikayesinin, birçok kadına ilham vermesi ve cesaret kaynağı olması en büyük arzusu. Bu mücadele, sadece kişisel bir yolculuk değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm sürecinin başlangıcı olarak değerlendiriliyor. Kadın cinayetleriyle mücadelede sesini duyurmak isteyenlerin sayısı artarken, Sena’nın çabaları bu yolda önemli bir adım olarak dikkat çekiyor. Bu mücadelede hep birlikte el ele, sesimizi duyurmalıyız!