Yeraltı dünyasında gün geçtikçe biçim değiştiren dinamikler, suç ve ceza kavramlarını da derinleştiriyor. Bu karmaşık yapı içerisinde beliren "torbacı çocuk" oyunu, dikkat çeken ve tehlikeli bir mekanizma olarak öne çıkıyor. Peki, bu oyunun ardında yatan gerçekler neler? Baronların sokaklarda hüküm sürdüğü bir dünyada nasıl bir etkisi var? İşte bu yazımızda, 'torbacı çocuk' oyununun derinliklerine inerek, hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan baktığımızda bu olgunun nasıl bir sosyal mühendislik ürünü olduğunu ele alacağız.
“Torbacı çocuk” terimi, belirli bir yaş grubundaki çocukların uyuşturucu ticareti konusunda kullanılmaya başladığı bir kavram olarak literatüre girmeye başladı. Özellikle baronlar, bu gençleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için sosyal çevrelerini ve toplumsal koşulları bir silah gibi kullanıyorlar. Bu çocuklar, düşük yaşları nedeniyle daha az dikkat çekmekte ve daha az cezai sorumluluk taşımaktadır. Bu durum, suç örgütleri için büyük bir avantaj sağlıyor. Ancak torbacı çocuk oyunu, sadece suçun unsurlarını taşımakla kalmıyor; aynı zamanda büyük bir sosyal travmanın da göstergesi halinde. Ülke genelinde artan yoksulluk, işsizlik ve eğitim eksiklikleri, bu çocukların torbacı olarak devreye girmelerini pekiştiriyor.
Yapılan araştırmalar, torbacı çocukların çoğunluğunun yoksul ailelerden geldiğini ve küçük yaşta suç dünyasının içine çekildiklerini gösteriyor. Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde, genç nüfusun sokaklarda yapılan uyuşturucu ticaretine dahil olması, toplumsal yapıyı derinden sarsmakta. 2022 yılı verilerine göre, güvenlik güçleri arasında bu çocukların çoğu ile ilgili düzenlenen operasyonlarda, 12-17 yaş aralığında birçok çocuğun yakalandığı belirtilmekte. Bu çocukların çoğu, kendi iradeleriyle değil, aile baskısı veya maddi sıkıntılar nedeniyle bu yola yöneliyor. İşte, bu sosyal ve ekonomik baskılar, torbacı çocukların hayatlarına yön veren unsurlar arasında başı çekiyor.
Bu bağlamda baronlar, kendi çıkarları için bu çocukları kullanarak, hem parasal kazanç elde etmekte hem de sokaktaki hâkimiyetlerini pekiştirmekte. Gençlerin duygusal ve psikolojik durumlarından yararlanarak, onları kendi ağlarına dahil ediyorlar. Bu durum, toplum için bir çıkmaz sokak haline geliyor. Geleceği çalınan gençlerin, hem bedensel hem zihinsel sağlıkları tehlikeye giriyor. Sonuç olarak, hem bireysel hem de toplumsal anlamda çözümler geliştirmek kaçınılmaz hale geliyor.
Birçok uzman, bu sorunun çözülmesi için öncelikle sosyal politika reformlarına ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Eğitim sisteminin güçlendirilmesi, aile destek programlarının artırılması ve gençlerin sosyal hayata entegre edilmesi gerektiği üzerinde duruluyor. Ayrıca, uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele eden kurumların desteklenmesi ve rehabilitasyon süreçlerinin iyileştirilmesi, torbacı çocukların bu tehlikeli oyunlardan kurtulmaları için hayati önem taşıyor.
Torbacı çocuk olma durumunun sadece yoksul kesimde değil, orta sınıf ailelerde de gözlemlenmesi, konunun ciddiyetini daha da artırıyor. Bu durumda, sadece alt sınıflara yönelik değil, toplumun tüm kesimlerine yönelik bir farkındalık yaratmak şart. Ancak böylelikle bu karanlık oyunun etkilerinden kurtulup, sağlıklı bir geleceğe adım atabiliriz.
Sonuç olarak, baronların torbacı çocuk oyununu anlamak, yalnızca o çocukları değil, toplumun bütün evrelerini etkileyen bir meseleyi gündeme getirmektedir. Bu mesele üzerinde daha fazla dikkat ve duyarlılık göstererek, geleceğimizin teminatı olan gençlere umut ışığı olmalıyız. Unutulmamalıdır ki, sağlam bir sosyal yapı oluşturmak, herkesin sorumluluğundadır.