Dünya genelinde ülkelerin doğum oranları, sosyoekonomik faktörler, kültürel değerler, eğitim seviyeleri ve kadınların iş gücüne katılımı gibi pek çok unsur tarafından etkilenmektedir. Ancak bazı ülkeler, diğerlerine kıyasla bariz bir şekilde daha düşük doğum oranlarına sahipler. Bu durumu gözlemlemek ve nedenleri anlamak, hem demografik yapılar hem de toplumsal normlar açısından son derece önemli bir konu haline geliyor. Peki, dünyanın en az doğuran ülkesi hangisidir ve bu duruma yol açan etkenler nelerdir?
Kore Cumhuriyeti, günümüzde dünyanın en düşük doğum oranına sahip ülkesi olarak öne çıkıyor. 2022 verilerine göre, yıllık doğum oranı sadece 0.84 çocuk/ kadın olarak tespit edilmiştir. Bu oran, nüfusun hızla yaşlandığı ve genç neslin azalmakta olduğu bir gerçeğe işaret ediyor. Peki, bu duruma yol açan etkenler neler? Ülkedeki kişiler, genellikle çocuk sahibi olma konusunda daha temkinli ve karamsar bir yaklaşım sergiliyorlar. Bunun arkasındaki temel sebeplerden biri, ekonomik zorluklar ve yüksek yaşam maliyetleri olarak öne çıkıyor. Özellikle büyük şehirlerdeki yaşam standartları, ev fiyatları ve eğitim masrafları, genç çiftlerin çocuk sahibi olma isteklerini azaltıyor.
Kore toplumunda, bireylerin kariyer odaklı düşünceleri ve sosyal beklentileri, çocuk sahibi olmayı ertelemelerine veya tamamen reddetmelerine sebep oluyor. Kadınların eğitim seviyesinin artması, iş gücünde etkin rol almalarıyla birleşince, bu durum bireylerin sosyal yaşamlarında çocuk sahibi olma düşüncesini arka planda tutmalarına yol açıyor. Ayrıca, toplumsal normlar ve aile yapısındaki değişimler de bu duruma etki eden unsurlar arasında yer alıyor.
Çocuk sahibi olmamanın getirdiği psikolojik etmenler de göz ardı edilmemeli. Genç nesil, kariyer hedeflerini öncelikle koyarak, çocuk sahibi olmanın getirdiği sorumlulukları ağır bulmakta. Bu da onların aile kurmayı daha fazla ertelemek istemelerine neden oluyor. Ülkede yapılan güncel araştırmalar, eğitim ve kariyer hedeflerini önceliklendiren bireylerin, çocuk sahibi olmayı düşündüklerinde, bunun getirdiği stres ve zorluklarla karşılaşacaklarını düşündüğünü gösteriyor. Aile baskılarının hissedilmesi ve toplumun beklentileri, birçok çiftin çocuk sahibi olma konusunda daha temkinli davranmalarına sebep oluyor.
Dünyanın en az doğuran ülkesi olan Kore Cumhuriyeti, yalnızca doğum oranları ile değil, aynı zamanda demografik değişimlerle de gündemi belirlemeye devam ediyor. Yaşlanan nüfus, maliyetler ve sosyal normlar, genç neslin çocuk sahibi olma isteklerini baskı altında tutan pek çok faktör arasında yer alıyor. Çocuk sahibi olmayı erteleyen çiftlerin sayısının artması, gelecekte Kore’nin sosyal ve ekonomik yapısında köklü değişimlere yol açabilir. Bu durum, yalnızca Kore Cumhuriyeti için değil, benzer demografik sorunlar yaşayan diğer ülkeler için de ders niteliği taşıyor.
Kore'deki bu olgu, dünya genelinde birçok uzman ve politika yapıcı için alarm zilleri çalmaktadır. Düşük doğum oranları, sosyal hizmetler, emeklilik sistemleri ve iş gücü piyasası üzerinde geniş çaplı etkilere neden olabilir. Çocuk sahibi olmamanın sonuçlarını anlamak ve buna yönelik önlemler almak, sadece Kore'nin değil, benzer sorunları yaşayan diğer ülkelerin de gündeminde yer almalıdır. Birçok ülke, düşük doğum oranlarının ve yaşlanan nüfusun yarattığı problemlere çözüm arayışlarını hızlandırmış durumda. Fakat bu sorunlar, yalnızca ekonomik veya politik çözümlerle halledilemeyecek kadar derin bir toplumsal değişimi gerektirmektedir.
Kısacası, Kore Cumhuriyeti’nin karşı karşıya olduğu bu durum, yalnızca bu ülkeyle sınırlı kalmayan, global bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkelerin doğum oranlarını artırmak için toplumsal bilinçlendirme, destekleyici politikalar ve kadınların iş gücüne olan katılımlarını teşvik etme gibi önlemler, bu sorunla başa çıkmanın yolları arasında değerlendirilebilir. Öyle görünüyor ki, gelecekte çocuk sahibi olma isteği bireylerin kişisel kararları olmaktan çıkıp, toplum sağlığı ve ekonomisi açısından kritik bir mesele haline gelecektir.