Son günlerde Orta Doğu'daki jeopolitik gerilimler yeninden tırmanırken, Tel Aviv, İran'ın balistik füze stoğunun büyüklüğü hakkında yapılan açıklamalar nedeniyle alarm durumuna geçti. Stratejik analizler, İran'ın elinde 2,500'den fazla balistik füzesi olduğunu ve bu füzelerin de, her türlü askeri hedefi vurmak için kullanılabileceğini gösteriyor. Bu durum, sadece İsrail için değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler için de ciddi bir tehdit oluşturmakta.
İran, balistik füzelerini geliştirme sürecine 1980'lerde İran-Irak Savaşı sırasında başlamıştır. O tarihten bu yana, ülke kendi mühendisleri ve bilim insanlarıyla yerli olarak füze sistemlerini geliştirmiştir. Son yıllarda bu füzelerin menzilinin de arttığı ve hassasiyetinin yükseldiği gözlemlenmiştir. İranlı yetkililerin yaptığı açıklamalara göre, bu füzeler Ortadoğu’daki düşman ülkeleri hedef alabilecek kapasitede tasarlanmıştır. Benzer şekilde, İran'ın su altı füzeleri ve uzaktan kumandalı savaş uçakları gibi diğer askeri sistemler üzerinde de çalışmalarını sürdürdüğü biliniyor.
Bölgedeki istikrarsızlığı daha da artıran bu durum, komşu ülkelerin de askeri harcamalarını artırmalarına sebep olmaktadır. Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, İran'ın balistik füze tehlikesine karşı kendi savunma sistemlerini güçlendirmekte. Bu noktada İsrail'in almış olduğu askeri tedbirler de dikkat çekmektedir. Tel Aviv, her türlü olası saldırıya karşı siber ve hava savunmasını artırarak, güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır.
İran'ın balistik füzelerinin sayısının artması, uluslararası arenada da endişelere sebep olmaktadır. Batılı ülkeler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın nükleer ve balistik füze programlarına karşı sert yaptırımlar uygulamaktadır. Ancak bu yaptırımlar, İran'ın füze geliştirmesini ve stoklarını artırmasını durdurmakta yetersiz kalmaktadır. Bu durum, Ortadoğu'daki güç dengesinin daha da karmaşık hale gelmesine yol açıyor. ABD'nin, İran ile yapılan nükleer anlaşmayı yeniden gözden geçirmesi ve İran’a karşı daha sert bir tutum alması bekleniyor.
Birçok uzman, bu balistik füzelerin yalnızca askeri bir tehdit değil, aynı zamanda siyasi bir mesaj olduğunu da vurguluyor. İran, füzeleriyle hem iç politikada güç gösterisi yapmakta hem de bölgedeki güç dengesini lehine çevirmek için stratejik bir avantaj sağlamaya çalışmaktadır. Diğer ülkeler ise, İran'ın bu tutumuna karşı kendi askeri yeteneklerini geliştirmek zorunda kaldıkça, bölgedeki gerilimlerin artması kaçınılmaz görünmektedir.
Tel Aviv'deki yetkililer, İran'ın balistik füzelerinin menzilini artırması ve bu füzelerin daha ileri teknolojiye sahip olması durumunda ciddi bir tehdit ile karşı karşıya kalacaklarını belirtmektedir. Bu nedenle, bölgedeki istikrarı sağlamak adına uluslararası toplumun bir araya gelerek İran’ın askeri kapasitesini sınırlamaya yönelik bir çözüm bulması gerektiği görüşü hakim. Bu bağlamda, önümüzdeki günlerde yapılacak uluslararası toplantı ve müzakerelerin önemi daha da artacaktır.
Sonuç olarak, İran'ın balistik füzelerinin varlığı, sadece Tel Aviv değil, tüm Orta Doğu için ciddi bir tehdit oluşturmakta. Her geçen gün artan gerilimler, bölgedeki ülkelerin güvenlik stratejilerini ve uluslararası ilişkilerini yeniden şekillendirmeye zorlayacak gibi görünüyor. Tel Aviv’in alarm durumu, bu tehdidin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor ve potansiyel bir çatışmanın ne derece yakın olabileceğini düşündürüyor.